"Canım sıkılıyor!"
Yediden yetmişe her birimize "Canım sıkılıyor!"
cümlesi oldukça tanıdıktır. İnsanoğlu can sıkıntısından kurtulmak için neler
yapmaz ki?!
"Neden sıkılıyorsun?" diye sorulduğunda hatta
"Neden sıkılıyorum?" diye kendi kendimize sorduğumuzda birçok kez
cevabını bulamayız.
İnsanın sebebini açıklayamadığı belki de sebepsiz zannettiği bu ruh daralmaları aslında hiç de sebepsiz değil.
- "Dikkat edin kalpler ancak Allah'ı anmakla huzura kavuşur." (Ra'd:28)
- "Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp artırsınlar diye güven ve huzur indiren O'dur." (Fetih:4)
- "O'nu (cc) tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. O'nu (cc) unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır." (Bediüzzaman Said Nursi)
Can sıkıntılarının en önemli sebebi bir hakîkat arayan ruhun hakîkat arayışının göz ardı
edilmesidir.
İnsanoğlu sadece gözüyle gördüğü şeylerle yani maddeyle çok
meşgul olduğundandır ki; ruhundaki bu arayışın farkına varmaz.
Farkına varsa da ruhunun seslenişini bir şekilde bastırmaya,
duymamaya çalışır.
Hakîkat arayışının göz ardı edilmesi neticesinde ise ruh
sesini can sıkıntıları ile (ki; bu ileride bunalımlara dönüşecektir) duyurmaya
çalışır.
- Ruhlarımızın aradığı en büyük hakîkat ise; Allah'tır.
- Fakat insanoğlu kaçar. En büyük hakîkatten yani Allah'ından kaçar.
- Oysa insanın yaşanması zor zannederek kaçtığı tek bir Allah inancı,
- yaratıcısını tanıması ve Rabbinin isteklerini yapması bütün bunalımlarını ortadan kaldıracak en kolay ve bir tek yoldur.
Allah'a kulluk etmek insanın nefsine külfet görünüyor.
- Fakat günde beş vakit ibâdet külfetinden kaçan insan cahilliği ile: sinek ısırmalarından kaçıp yılanların ısırmasına yakalanıyor.
- Çünkü kulluk gıdasından mahrum bırakılan bir ruh bunalımlarla dünyada perişan olurken
- ahiret saadetinden de mahrum kalıyor.
FITRAT (YARATILIŞ) YALAN SÖYLEMEZ
Siz bir limon çekirdeğinden elma ağacı çıkaramazsınız.
Bir tavuk yumurtasından da bir ördek.
Bir kavun çekirdeği kavun olmak için programlıdır. "Ben
bir kavun olacağım" der ve asla bir karpuz olmaz.
Yaratılan her şey için geçerlidir bu.
- İnsan da Rabbine ibâdet için yaratılmıştır.
- Ebedî bir zata kul olmak için yaratılan ruh ve kalplerimiz bu iştiyaktan asla vazgeçemezler.
- Ve O ebedî zâtı anmadan ve Ona secde etmeden asla huzur bulamayacaklardır.
Hepimizin bildiği gibi bir çekirdeğin iki neticesi vardır.
- Ya gayret edip toprağın üstüne çıkar çiçek açar, meyve verir
- ya da toprağın altında börtü böceğe teslim olup çürüyüp gider.
Elbette insan için de iki netice var:
- Ya fıtratının gereği olan tek bir Allah'a iman ve ibâdet ederek dünya toprağından cennete çiçek açacak
- ya da nefis haşaratına teslim olup insaniyetini çürütecektir.
GERÇEK MUTLULUK ALLAH'A İMAN NİSPETİNDEDİR
Sıkıntı ve bunalımların en büyük sebebi
- Allah'a inanmamak veya O'nu tanımamak, O'nu anmamaktadır.
Nasıl canlıların yaşaması ve gelişmesi için
- hava,
- su,
- ışık gerekiyorsa
ruhlarımız için de
- Allahın varlığını kabul edip
- Onu tanımak ve
- Allah'ı anmak o derece gereklidir.
Ne yazık ki Allah'a iman ve itaatten kaçanlar huzurdan
mutluluktan kaçtıklarının, kendilerine eziyet ettiklerinin farkına varamayacak
kadar gafletteler,cahiller.
Öyle ki Allah'a secde izzetini kabul etmeyenler dünya ve
içindekilere secde zilletini tercih ederler de bunun farkında bile olmazlar!
Allah'a secde etmeye tenezzül etmeyip birçok aciz varlıklara
secde edilmesi çok tuhaf değil midir?
"N'olur dünya! Bizi zevklerinden mahrum etme!"
yalvarışlarıyla dünya lezzetleri peşinde koşturan zavallı dilencilerle dolu
asrımız.
Lakin onlar dünyaya dilenci olurken dünya onlara mağrur ve
gaddar bir zengin rolündedir.
Çünkü gerçekte dünya insan ruhunun istediği ebedîyeti ve
huzuru asla veremeyecek kadar fakirdir.
"Ben inanmıyorum ama mutluyum" diyenler
kendilerini bile kandıramadıklarını bildiğimizi bilmeliler.
Görünüşte
eğlenceli,
lezzetli ve
debdebeli hayatlarının
iç
yüzü
karanlık bir boşluktur.
- Allah inancı zayıf olan toplumların neden alkol ve uyuşturucularla beyinlerini uyuşturma ihtiyacı duydukları ortada değil midir?
- Ve ahlaksızlığın yıldızları sayılanların ki; zenginlik ve şöhretleri zirvelerdeyken yüzde doksanı acaba neden uyuşturucu müptelasıdır?
- İnsan neden en güzel nimetlerden biri olan aklını uyuşturmayı tercih eder ki?
Hatta insanı insanlıktan çıkararak çok da aşağı bir hale
düşüren sarhoşluğu insan olan insan nasıl tercih edebilir!?
Bazen aklıma gelir:
İnançsızların veya Allah'ın razı
olmadığı bir hayat yaşayanların ruh dünyalarıyla sadece beş dakikalık bir
değişim yaşayabilseydik ne olurdu acaba?
- Sanırım onlar bizim daha dünyadayken yaşadığımız cenneti görüp imana gelecek,
- biz de onların daha dünyadayken yaşadıkları cehennemi görünce dehşet alıp secdeye kapanacak iman ve İslâm için tekrar tekrar Rabbimize şükürler sunacaktık.
ALLAH'A İNANANLARIN NEDEN CANI SIKILIR?
İslâm'a yeni girmiş insanlarda bir coşku hali gözlemleriz.
Onlara fevkalade bir huzurla sevinç gözyaşları döktüren sebep ruhun hasretle
beklediğine kavuşma hissidir. Ruh aradığını bulmuş ve Rabbine kavuşmuştur.
Yüz binlerle tecrübe edilmiş bir hakîkattir ki salih amel ve şehadet iman
lezzetiyle harika bir huzur kazandırır.
- İmanı olduğu halde ruhsal sıkıntılara düşülmesindeki en mühim sebep ise iman edilen zatın tanınmayışıdır.
- Ruhlarımız Allaha iman ve ibâdet için yaratıldıkları gibi Allah'ı tanımaya da bir o kadar müştak ve muhtaçtırlar.
Sebepler perdesini aşıp Allah'ın her an bizimle olduğunu
hissedebilmek için Allah'ı tanımak gerekir.
Şah damarımızdan daha yakın olan Allah (cc) ile
birliktelikten gelen lezzeti yakalayabilmek elbette Marifetullahsız olamaz.
Hem insan tanımadığı bir zâtı sevemediği gibi itaat de edemez.
- Evet insan iman ettiği zâtı tanımalı.
- Tanıdıkça sevecek, sevdikçe de ondan gelene râzı olacaktır.
Meseâ:
Musibeti iki katlı musibet yapan Allah'tan geldiğini düşünmemek
değil midir!?
Yani:
- musibet acısını çekilebilir kılan musibet anında Allah'ı tefekkür edebilmektir.
- Ancak Allah'ını tanıyan bir kul gelen musibetlerin Rabbinden geldiğini düşünebilir.
- Allah'ın insana çekemeyeceği yükü yüklemeyeceğini söz
verdiğini,
- bütün annelerden daha şefkatli oluşunu,
- hiç abes iş yapmadığını biliyorsak şayet "kahrında hoş, lütfun da hoş"mısralarındaki hakîkat ortaya çıkacak kederler ve sıkıntılar lezzete dönecektir.
Allah'ımızı tanıdığımızda her an tüm düşünce ve hislerimizle
O'na (cc) yönelecek ve artık bize düşen iki dünya saadetinden başkası
olmayacaktır.
İman,
marifetullah ve
muhabbetullahı elde etmiş insanlar da
zaman zaman içlerinde huzursuzluk değil fakat bir boşluk hissederler.
- Bu da bir kudsi hadiste buyrulduğuna göre ruhun Allah'ın cemalini özlemesidir.
"Ya Rabb!
İçimizdeki can sıkıntılarımızın sebebi olan boşluğa
sana olan imanı yerleştir,
marifetin ile doldur,
muhabbetin ile tamamla.
Ve bizlere dünyada ibâdet lezzetini nasip ettiğin gibi
cennette ru'yet-i cemâline kavuşmak lezzetiyle kendinden
geçen kullarından olmayı ihsan et.."
Amin...
. *********************************************************** İçerik Hakkındaki Yorumlarınızı : Aşağıdaki Yorum Gönder Bölümünden Yapabilirsiniz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder